Yaptığımız etkinliklerden belki de en stresli olanıydı diyebilirim. Fakültemize yeni gelen Yrd. Doç. Dr. İsmail SEKİ hocamızın ağırlıklı olarak 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden oluşan bir grupla Türkiye Ekonomi Kongresi yapacağını yakın dostum Melek KÜÇÜK’ten öğrendim. Ekipte çalışmak isteyen gelsin demiş.
Bende etkinliklere meraklı olduğumdan katılım gösterdim. Toplantı günü dersim sabahtan olmamasına rağmen fakülteye gittim. Hoca sınıfa geldi. Yapacaklarımızdan bahsediyor. Öğrenciler kendini tanıtıyor. Sıra bana geldi kendimi anlattım. İşletme bölüm öğrencisi deyince ben işletmecileri hiç sevmem hem de daha 2. Sınıfsın ne işin var burada dedi. Daha sonra şartları arasında disiplini sevdiğini, yalanı asla sevmediğini, toplantıya mazeretsiz gelmediğimizde görevden atılacağını ve cep telefon numarasını sadece bizlerde olacağını kimseye paylaşılmayacağı gibi şartları vardı. İçimden dedim. Bu manyak kim ya ne diyor ya desem de farklı bir yapısı olmasına rağmen kendini bir şekilde sevdirmişti. Bilgisi ve öğrencilere düşkünlüğü olduğu belliydi.
Sonraki toplantılarımızdan birisinde kongre logosunu tasarlayan çocuk sabahtan gelmemişti. Mazeret sunmadığı için hoca arkadaşına direk dönerek arkadaşına selamımızı ve teşekkürlerimizi ilet ama mazereti bildirmediği için çıkartıyorum dedi. Tabi ki biz şok olduk. Adam direk dediğini yaptı. Bizlere döndü. Bir işte başarı istiyorsanız zincirin halkaları gibiyiz. Zincirde sorunlu olan halka varsa çıkarmanız gerek demişti.
Kongre için gerekli yazışmalardan üniversiteden red cevabı almıştık. Herkesin morali bozulmuştu. Belli bir süre geçtikten sonra İsmail Hoca öğrencilerden birisiyle bana haber göndermiş. İşletme’deki Kunter gelsin demiş. Odasına gittim. Hoca inatçı ve hırslıydı. Kongre iptal edilmiş olabilir ama bunu panel olarak yapacağız dedi. 3-4 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Ekonomi Paneli adında olacaktı. Sen bu işleri zaten yapıyorsun. Ekibini kur ve gel dedi. Kabul ettim. Hemen yakın çevremden Burak KAYALI, Melek KÜÇÜK, Meral PAŞA, Öznur BOLATve Yavuz BORAZAN’a anlattım ve kabul ettiler. Hocaya durumu aktardım ve Sadık B. sizden sorumlu olacak ve onunda bir ekibi var dedi. Kabul ettik.
Gelecek konuklardan en değerlisi T.C. Merkez Bankası Eski Başkanı ve Başdanışmanı Osman ŞIKLAR gelecekti. Bunun için Çanakkale Merkez’den lüks otellerden fiyat teklifi ve sponsor olmaları için Sadık ile görüşmeye gidecektik. Sadık’a ben ısınamamıştım. Randevulaştık ve sabahtan otobüs ile merkeze gidecektik. Sabah saat geldi araç geçiyor fakat Sadık hala durakta yok. Defalarca arıyorum açmıyor. Beklemeye devam ediyorum. Sonra dönüş yaptı. Uyuya kaldım kusura bakma dedi. Tamam sorun değil. Bir sonrakine gideriz dedim. Durakta beklediğimi söyledim. İlk aracı kaçırdık yetmedi ikinci aracıda kaçırdık. Beyefendi geldi sırıtarak ya bunu da kaçırdık değil mi? Akşamdan kalmışım ya fazla içtik ne yapayım filan demeye başladı. Benim tepem attı. İnsanlık hali uyuya kalırsın yine anlarım ama sen git akşam keyif yap sabah senin yüzünden iki aracı kaçıralım. Sesimi çıkarmadım. İsmail Hoca duysa eminim oyardı. Otellere gittik çok özgüveni yüksek konuşmalar yapıyor ama odalar hakkında net bir bilgi almıyorduk. Osman Bey’in asistanı İthalat Müdürü Mehmet Ali ERKAN Bey’i aradım. Şu oteli sizin için ayarladık. Bilginiz olsun vs. diye Mehmet Ali Bey telefonda kabul etmedi. Osman Bey Amerika’daki en lüks otelde de kaldı fakat öğrenciler için 5 yıldızlı bir otelde kalma gibi bir isteği yok. Aksine kabul etmez. Sadece konaklayabileceğimiz temiz bir yer olsun yeterli demişti. Amacı sizlerle tecrübelerini aktarmak dedi. Ben dona kaldım. Peki diyerek durumu Sadık’a anlattım. İsmail Hocayı arayıp durumu özetledikten sonra ilçeye geri döndük.
Türkiye Ekonomi Paneli adını verdiğimiz etkinlik 2 gün sürecekti. İlk gün T.C Merkez Bankası Eski Başkanı ve Başdanışmanı Osman ŞIKLAR, Biga Kaymakamı Fatih GENEL, Doğtaş Mobilya İnsan Kaynakları Müdürü Ümit DEMİRHAN ve İçdaş Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü SUAT KARATAŞ konuşmacılar arasında yer alıyordu. İkinci gün Çanakkale Şehitlik Ziyareti yapılacaktı. Şehitlik organizasyonunu Çanakkale Savaşları Araştırma ve Tanıtma Topluluğu (ÇSATT) Biga Şubesine vermiştik.
Sponsorluklar, ilgili yazışmalar, araç organizasyonları, akşam yemeği, afişler vs. için koşturma başlamıştı. Bağlantı kurduğumuz herkes bir şekilde destek oluyordu fakat nakit anlamında istediğimiz bütçe yetmiyordu. Reklam Ajanslarına nakit ödeme yapmamız gerekiyordu. Sadık tutturdu bana Sanayi Bölgesine gitmedik. Oraya kızlarla gidip para topla diyordu. Kızlarla gitmek bana çok saçma geliyordu. İsmail Hocanın hala bu durumdan haberi yoktur. Etkinlik aksamaması adına yakın dostum kardeşim dediğim Melek’e durumu anlattım. O da durumu kızlara Öznur ve Meral’e anlattı. Hepsi sağ olsun kırmayıp anlayış gösterdiler. Sanayiye giderken olabildiğince hepsinden çirkin olmasını makyaj vs istemediğimi dile getirdim. Çok fazla ayrı mesafelerde olmamız gerektiğini hatırlattık. Tahmin ettiğim gibi laf atanlar vs. maalesef oldu.
Beni en çok iki konu etkilemişti. İlki Melek ile beraber bir dükkana girdiğimizde yaptığımız faaliyeti anlattık ve destek beklediğimizi anlattık. Çalışan kişi genç yaşlardaydı. Kardeşim benim tahsilim yok. İlkokulu bitirdim. Ne dediğinizi anlamam ama şunu gördüm. Samimi bir şekilde anlattınız ve hayırlı bir iş yapıyorsunuz. Cebimde 15 TL var dedi. 10 TL sizin olsun 5 TL bana harçlık kalsın dedi. Cebinden çıkartıp uzattı. Melekle İçimiz kötü olmuştu. Konuşmasak dahi o an bakışlardan anlaşılıyordu. Adamdan parayı kabul etmedim. Olmaz sana lazım bu usta dedim ama zorla ısrar ederek parayı bize verdi. Teşekkür ederek hayırlı işler diledik. Gönlü zengin güzel insanlar her zaman var. İkincisi ise dükkanlara giriyorsun çalışanlara patronu soruyorsun. Durumu anlatmaya başlayınca patron orda olmasına rağmen kaş göz yapıp çalışanına yok dedirtende oldu. Tabi bu durum üzücüydü. Yalana gerek yok. Destek olamıyoruz desen yine anlayış gösteriyoruz. Herkes vermek zorunda değil.
Etkinlik günü gelmişti. Konuklarımız gelmişti. En büyük salonumuz olan Didem Yaman Amfisi dolmuştu. Osman ŞIKLAR Ankara’dan yoldan gelir gelmez kendini salona attı ve direk konuşmasını yapmak istemişti. 83 yaşında olmasına rağmen bizlerden daha dinçti. Asistanı olarak bildiğimiz Mehmet Ali ERKAN İthalat Müdürüymüş. Osman Bey Ekonomiden giriş yaptı. Hayatında unutamadığı anıları, gençlere nasihatlar vermeye soluksuz aktarmaya devam ediyordu. En ilginç olanı da kalın siyah kapaklı bir defteri vardı. Hayatı boyunca hep önemli anlarını not almış. Sayfayı çeviriyor sene bilmem kaç başımdan bu geçmiş bundan bu dersi almamız gerekiyor. Geleceğin yöneticileri sizlersiniz. Bunları can kulağıyla dinleyin derdi. Kimse sıkılmadan saatlerce dinledi. Yol yorgunu ve 83 yaşında olmasına rağmen 4 – 4.5 saate yakın konuşmuştu. Diğer konuşmacılarımızda sektörleriyle ilgili bilgiler aktarmıştı. Etkinliği organize eden 9 kişiye Doğtaş İK Müdürü yaz stajı sözü vermişti fakat daha sonra bu söz havada kaldığından yapamamıştık ☹
Etkinlikten çıkıp akşam yemeği için Biga Köftesinin Patenti elinde olan Tarzan Lokantasına gitmiştik. Lokanta sahibi Metin TATLI bizlere sponsor olmuştu. Osman Bey, İsmail Hoca, Mehmet Ali Bey ve ekip arkadaşlarımızla hep birlikte yiyorduk. Başta sadece Biga Köftesi, salata diye konuşsakta çorbalar, köfteler, piyazlar, tatlılar havada uçuştu. Metin Abi sağ olsun hiç dert etmedi destek oldu. Misafirlerimiz özellikle Paça Çorbasını ve Biga Köftesini çok beğendiler. Sizlere de tavsiye ederim. Biga’nın bir diğer meşhur tatlısı olan Peynir Tatlısı masalara geldi. İsmail Hoca Osman Bey’in canı çektiğini anlamıştı. Tatması için ısrar ediyordu. Osman Bey İsmail benim şekerim var deyince dona kaldı öyle. Hemen bana döndü ve Kunter bunları hemen yok et ya da hemen ye dedi. Hangi birini yiyecektim 😊 Hemen garsonlar kaldırdı. Oradan Elite Cafe’ye geçtik. Yolda giderken İsmail Hoca sohbet açın, çekinmenize gerek yok, merak ettiklerinizi sorun diyor. Bende Osman Bey Türkiye’’nin değerli bürokratlarından biri, para da imzası olan başkanlardan biri, ekonomi ile konu açsam adam anlatmaya başlayacak biz hakim olmadığımız için çuvallarız demiştim. Hayır tam tersine sizi bilgilendirir ve sadece ekonomi değil spor, günlük hayat, tavsiyeler vs üzerine rahatlıkla konuşun unvanlara takılmayın. Kişilerin unvanları yüksek olabilir ama yaşayışlarımız aynı dedi. Kafeye geldik. O sıra Spor Final maçları vardı. Galatasaray Trabzonspor maçı 0-0 berabere bitmişti. Maç esnasında öğrenciler bizi görünce şaşırmıştı. Osman Bey’in mütevaziliğine herkes hayran kalmıştı. İsmail Hocaya bizde Galatasaraylı olduğu için takılıyorduk. O da bana Fenerbahçeliyim diye takılıyordu. Osman Bey de bizi Fenerbahçe’yi destekliyordu. Sohbet ortamı yaratılmıştı. Tahmin ettiğimiz gibi ekonomi, siyaset, tecrübeler derken saat baya geç oldu. En son otele doğru tekrar uğurladık. Mehmet Ali Bey acıktığını dile getirdi. Osman Bey’i bıraktıktan sonra saat geç olduğundan pek fazla açık yer yoktur. İsterseniz sizi yine Tarzan Lokantasına götürelim dedik. Olur dedi. Paça Çorbası içtiğim en güzeliydi dedi. Gittik çorbalarımızı içtik. Metin abi kenara çekti bunlar sponsorluğa dahil mi değil mi dedi. Gülerek yok bunlar bizden abi dedim. Sana fazla yük olmak istemeyiz. Desteğini fazlasıyla yaptın diyerek ödemelerimizi yaptık.
İkinci gün etkinliğin 3 oturumuna katılanlar Şehitlik Ziyaretine ücretsiz katılacaktı. Sabah uyandık misafirlerimizi almaya gittik fakat Osman Bey gece biraz rahatsızlanmış gelemeyeceğini dile getirmiş. Mehmet Ali Bey kendisi eşlik edeceğini aktarmıştı. Yola çıktık daha öncesinde şehitlik ziyaretinde alan kılavuzluğu yaptığım için bölgeye hakimdim. Öğrenci arkadaşlara ve Mehmet Ali Bey’e eşlik edip anlatımlar yapıyordum. Ziyaret esnasında Mehmet Ali Bey Osman Bey hayatında hiç Çanakkale Şehitliğine gelememiş. Bu sefer çok gelmek istemiş yine aksilik çıkmış. Bunu duyduktan sonra kendisine bir hediye almak istedim. Arkadaşlara konuyu açtım. Tamam sen hallet dediler. Çanakkale Savaşlarına ait hediyelik eşya satan noktalardan birinden kurşun anahtarlık almıştım. Kurşunun başı açılıyordu ve içine toprak konulurdu. Bende şehitlikte toprağı koydum.
Şehitlik programı bitti ve Biga’ya MRG Otele döndük. Osman Bey’le vedalaşıp artık ayrılma vakti olacaktı. Otele girdik Osman Bey’in odasına geldik. Kapıyı çalıyoruz fakat açan yok. Biraz zaman geçti yine denedik ses seda yok. Çünkü dün gece de fena olmuş bugünkü programa gelememişti. Bu sefer korkmaya başladık ama ben yine rahatım İsmail Hoca rahatlasın diye takılmaya başladım. Hocam farz edin Osman Bey’e kötü bir şey oldu yada öldü. Tüm ülke basını bizi yazar. Reklamın iyisi kötüsü olmaz dedim. O stresli haliyle kızmakta haklıydı. Saçmalama lan benim akademik kariyerimi mi mahvedeceksin dedi. Tam resepsiyona gidip yedek anahtarı almaya gidecekken kapı açıldı. Osman bey çok şükür açtınız neredeydiniz uyuyor muydunuz gibi sorular soruldu. İyiyim iyiyim merak etmeyin. Pijamalarla yatıyordum. Sizleri görünce çocukları ve İsmail Hocayı böyle çıkmak istemedim. Bir kravatı eksikti. Tekrar baştan aşağıya giyinmiş. Bizler bu durumda mahçup olduk. Vay be diyerek birbirimize baktık. Odaya girdik davetimizi kırmayıp geldikleri için ve iki gün bizlerle oldukları için sonsuz teşekkürlerimizi ilettik.
Odadan ayrılmadan hediyemi çıkardım. Osman Bey sizle ufak bir hediyemiz var dedim. Duraksadı nasıl yani ne gerek vardı dedi. Bu diğer hediyelere benzemez dedim. Sizlere kısaca açıklayayım dedim. Küçük hediye paketini açtım. Bu bir anahtarlık 1.5 TL’ye satılıyor pazarlık yaparsanız 1 TL’ye alabilirsiniz dedim. Gülüşmeler başladı. Sizler dünyayı gezmiş ve başarılı işlerde yer almışsınız. Belki maddi anlamda çok pahalı hediyelere sahipsiniz. Bu anahtarlığın maddi değeri de çok düşük olabilir fakat manevi değeri olarak eşi benzeri yoktur diye düşünüyorum. Kurşun Çanakkale Savaşını simgeliyor ve başını açtım içinde bugün gittiğimiz şehitliğimizdeki ecdad kanıyla sulanmış toprağı koydum. Kahramanlarımızın anısına size bunu hediye etmek isterim dedi. Çok duygulandı ve ağlamaya başladı. Benim evimde bir oda var. Katıldığım etkinliklerden afişler, plaketler, hediyeler mevcut. Bu anahtarlığı ve etkinliğinizin afişini alıp odamın ortasına tam görünecek şekilde asacağım. Beni çok mutlu etiniz. İyi ki varsınız dedi. Son olarak Staj yapmak isterseniz Merkez Bankasında sizlere yardımcı olmak isterim diyerek vedalaşarak ayrıldık.
Rüya gibi geçen iki gün sonunda hiç yorgunluğumuzu hissetmedik. Henüz 2. Sınıf öğrencisi olmamıza rağmen ülkemizin önde gelen isimleriyle beraber aynı ortamda olup fikir alışverişi yapıyorduk. Çok kıymetliydi. Kendimizi geliştirmeye devam ediyorduk.
Etkinlikten para artmıştı. Sadık bu parayla herkes kendine kıyafet alabilir demişti. Bizim grup kabul etmedi. Sanayi de yaşadığımız durumu anlattık. Kimsenin hakkını yememek adına Çocuk Esirgeme Kurumu ve Huzurevine bağışlarız demiştik fakat hesap kitabı işini iyi yapmadıklarından yeni borçlar çıkmıştı. Oralara da ödemeler yapılınca elde pek bir şey kalmadı. Yanlış hatırlamıyorsam el radyosu alınıp bağış yapılmıştı.
Osman Bey’in bir sonraki durağı Samsun 19 Mayıs Üniversitesiydi. Oraya gittiğinde yarım saat bizleri anlatmış. İsimlerimizi öve öve anlatmış. Etkinliğin güzelliğinden ve hediyenin anlamından bahsetmiş. Samsun’dan İsmail Hocaya telefon geliyor ve siz bu adamlara ne yaptınız. Etkinlik ekibini ve sizleri anlata anlata bitiremedi demiş. Bunları duyunca bir kez daha kendimizle gurur duyduk.